DOLAR: 34.8 TL
EURO: 36.8 TL

GİRESUN YÖRESİNDE “KAYNAĞA GİTMEK” (1)

6 yıl önce
734 kez görüntülendi

GİRESUN YÖRESİNDE “KAYNAĞA GİTMEK” (1)
Reklam

Bu konu, Uluslararası Stratejik ve Sosyal Dergisi’nde (c.2,s.1/2018) “Kaynağa Gitmek: Giresun Yöresinde Unutulmuş Bir Deyimin Tarihsel Arka Planı” bağlığıyla yayınlanmış olan makalemden üretilmiş olup, köşemde üç bölüm halinde aktarılacaktır.

Eğlence, her ne kadar insan yaşantısı açısından önemli bir ihtiyaç olsa da bazı eğlenceler, “eğlence olsun” niyetiyle değil, yaylacı veya göçer yaşam tarzının bir sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum özellikle Türk toplumu açısından kaçınılmaz olmuştur.

Giresun yöresinde “kaynak” ile ifade edilen şenlik ve eğlencelerin kökeni, Türk kültürünün derinliklerini referans almaktadır. Tarihsel süreçte, bozkır insanının yaşantısında eğlence oldukça önemli bir yer tutmuştur. Örneğin, Hun ve Göktürk saraylarında yapılan şölenler, İslam öncesi Türk devletlerinde hükümdarın yaşantısı hakkında fikir vermektedir (Hüseyin Namık Orkun, “Atilla ve Sarayı”, Resimli Tarih Dergisi, Sayı: 1/11, 1950, s. 430-432; Fuat Bozkurt, Türk İçki Geleneği, Kapı Yayınları, İstanbul 2006, s. 22-25).

Türklerde yazın gelişi, gösterişli kutlamalarla karşılanmıştır. Bereketi sembol eden sıcağa ve suya büyük bir önem atfedilirdi. Hızır Nebi inanışı ve bahardaki yılbaşı eğlenceleri buradan doğmuştur. Yazın gelişi yaylacı ve ziraatçı Türk toplumu için diriliş, hayat ve bereket demekti (Mevlüt Kaya, “Dereli Yöresinde Hıdırellez Geleneği”, Sisdağı, 27 Aralık 2017, s. 6). Konargöçer Türk topluluklarının baharda kutladıkları “Saya bayramı” da aynı menşelidir. Başka bir şenlik ise Orta Anadolu’da yapılan “çiğdem eğlencesi”dir. Baharda, karlar erimeye, dağlarda çiçekler açmaya başladığı zaman yapılmaktadır. Bu kutlamalar geleneksel biçimde topladıkları çiğdemlerle birlikte kapı kapı gezerek baharı müjdeleme şeklindedir (Abdulhaluk M. Çay, Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1991, s. 50-54).

Anadolu’daki yaylacı topluluklarda görülen göç şenlikleri, yaylaya göçten önce ya da yaylaya varıldığında, hatta yayla dönüşü köylerde yapılan, yerel nitelikli birtakım gösterileri içermektedir. Göç şenlikleri geleneksel bayramlar gibi, “topluluğun bütünü için ve bütününce düzenlenen, uygulanan törenlerin bileşimi” olsa bile her yıl farklı günlerde kutlanabildiği için bayram niteliğinden uzak şenliklerdir (M. Muhtar Kutlu, Şavaklı Türkmenlerde Göçer Hayvancılık, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987, s. 123).

Türk boylarının, yaylacılığın yanı sıra kışlaklarında kendilerine yetecek ölçüde tarım ve ziraat işleriyle meşgul olması, Osmanlı döneminden beri süregelen bir durumdur. Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni, 1915’te yazdığı bir makalede, Tirebolu yöresindeki Çepni Türklerinin eski töreleri olan otçu göçünü koruyup, sürdürdüklerini belirtmiştir. Otçu göçünün kökenlerini irdeleyen makalede, göçer Türklerin eskiden hayvancılıkla meşgul oldukları ancak bunların, ailelerin ihtiyaçlarına cevap vermemeye başlamasıyla ekinliklerin ortaya çıktığı ve böylece toplumun iki ayrı meşgaleye yönelmek zorunda kaldığı bildirilmektedir. Hayvancılığın ve tarımın vazgeçilmez uğraş haline gelmesiyle işler ikiye bölünmüş, ortaya otçu göçü çıkmıştır (Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan, “Türk Bayramlarından Otçu Göçü”, Türk Yurdu, 4 Haziran 1331, Sayı: 8/7, s. 122-127; İsmail Hacıfettahoğlu, Sakarya Şehidi Hüseyin Avni Bey, Atlas Yayınları, Ankara 2003, s. 153-158). [Devam edecek…]

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık