DOLAR: 34.8 TL
EURO: 36.8 TL

EY SAHTE RABLİK VEHMİNDE BULUNAN ZAVALLILAR!..

5 yıl önce
1.373 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

Bu ne cehl, bu ne acziyet, bu ne vehm!..
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?

Utanmadan, sıkılmadan bir de sahte Rablik vehminde bulunuyorsunuz!
Acziyetinize bakmadan bazılarına rızık kapısı açmak, bazılarına rızık kapısını kapatmakla tehdit ediyorsunuz!

Bilmez misiniz ki rızık da, ecel de ancak Allah’ın takdirine bağlıdır!..
Rızık devam ettiği müddetçe kimsenin eceli gelmez, ömrü olduğu müddetçe de rızkı kesilmez.

***
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allâh’a ait olmasın. O, her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emâneten konulacakları yeri de bilir…” (Hûd, 6)

“…Kim Allâh’a karşı takvâ sahibi olursa, Allah ona bir çıkış (kurtuluş) yolu gösterir ve hiç beklemediği yerden onu rızıklandırır…” (et-Talâk, 2-3)

“De ki, Rabbim kullarından dilediğine bol rızık verir; dilediğinden de kısar. Siz başkalarına yardım için ne harcarsanız, Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’, 39)

“Eğer siz Allâh’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde akşam doymuş olarak dönerler.” (Tirmizî, Zühd, 33)

“Allah Teâlâ, Âdemoğlunun rızıkları ile vazîfeli olan meleklere şöyle buyurur: Herhangi bir kulu, bütün tasa ve düşüncesini tek bir şeye (yani Rabbine) teksîf etmiş bir hâlde bulursanız, ona göklerin ve yerin rızkını garanti edin! Herhangi bir kulu da adâletle (istikâmetten ayrılmayarak) rızık ararken bulursanız, ona iyi davranın ve (yolunu) kolaylaştırın!..” (75 Kudsî Hadîs’in Tercüme ve Şerhi, Ebû Hüreyre)

***
Müslümanlar gayet iyi bilir ki: Rızık hususunda Allah’a tevekkül etmeyip de rızkın kulun uhdesinde olduğu gafletine düşmek, rızkın Allah’dan olduğuna inandığı halde Rezzâk’ın (rızkı ihsan edenin) aciz bir kul olduğuna inanmak, kuldan medet ummak; salih kullar için büyük bir zillettir.

Buna mukabil Rezzâk’ın (rızkı ihsan edenin) Cenab-ı Hak olduğuna şeksiz ve şüphesiz inanmak kâmil bir imanın gereğidir ve salih kullar için büyük bir izzettir.

Nitekim bir Alla dostunun söylediği gibi: “Rızkını Allah’tan bilmeyip de onun mahlûkundan beklemek, insanı Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştırıp, halka muhtâc eder.”

***
Cenâb-ı Hak, bütün oluşlarda irâdesini sebeplerle tecellî ettirdiği gibi rızkın temini husûsunda da mahlûkâtı birbirine sebep kılmıştır.

İmtihan olmanın hikmeti gereği; bazen bir kul, başka bir kulun makam, mevki, rızık kapısına vesile olması sebebiyle ecre, ilahî mükâfata nail olur… Bazen de makam, mevki, rızık kapısının kapanmasına vesile olması sebebiyle cezaya, ilahî azaba dûçâr olur.

Cenab-ı Hak bazen bir kulun rızkını bir zalim eliyle de takdir edebilir.
***
Tarihi bir rızık hikâyesi:
Rusya’da ilk Komünist İhtilâli teşebbüsü 1905 yılında Moskova’da gerçekleştirilmiş, Çar’ın askerleri bu teşebbüsü kanla bastırdığından, o gün, tarihte “Kanlı Pazar” ismiyle anılmıştır.

/Bu ihtilâli tertipleyen Lenin kaçarak bir samanlığa gizlenmişti. Samanlığın diğer köşesinde ise, iki büklüm kıvrılmış bir vaziyette duran aç ve susuz bir köylü vardı. Bu köylü tevekkül ve teslîmiyet perdesini yırtmadan:
“- Ey Allâh’ım! Açlıktan öleceğim. Bir dilim ekmek olsa da yesem!..” diyerek Cenâb-ı Hakk’a gönülden duâ ediyordu.

Lenin bu köylüyü görüp söylediklerini işitince hiddetlenerek:
“- Aptal herif! Hâlâ Allah’tan mı istiyorsun? Bak sokakta birçok insan, senin gibilerin karnını doyurmak için ayaklanmış oldukları hâlde öldürülüyorlar. Onların başarısını iste, sen de gayret et. Ben de sana bir dilim ekmek vereyim.” dedi.

Köylü sordu:
“- Sen de kimsin?”

Lenin cevap verdi:
“- Ben de o ihtilâlcilerden biriyim. İsmim: Lenin…”

Saf ve garip köylünün meydanda olup bitenlerden haberi yoktu. Lenin ise sokağa tedbirli çıkmıştı. Bu yüzden çantasında ekmek, matarasında su vardı.

Lenin, köylüye çantasından bir dilim ekmek verdi. Bunu iştahla yiyen köylü, başını semâya kaldırarak:
“- Ey Allâh’ım! Sen ne büyüksün!.. Bazen Îsâ kulunu, bazen de böyle Lenin denen âsî ve îmansız bir kulunu gönderip fakir fukarânın karnını doyurursun!” dedi. (Kadir Mısıroğlu, İslâm Tarihi, 23. dipnot.)

***
Ey bre gafiller!..
Unutmayınız ki her devirde Firavunlar, Nemrutlar olacaktır, lakin her Firavun’un karşısında bir Musa, her Nemrut’un karşısında da bir İbrahim bulunacaktır!

Herkes yaptığı zerre iyiliğin karşılığını da, yaptığı zerre kötülüğün ve zulmün karşılığını da ama bu dünyada ama ahrette mutlaka görecektir.

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık