DOLAR: 34.8 TL
EURO: 36.8 TL

ÇUL ÜZERİNE

5 yıl önce
807 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

Çul; Arapça kökenli “cull” sözcüğüne dayanmaktadır (=Atların üst örtüsü).
Giresun yöresinde dokuma kültürünün en eski ve en önemli parçalarından biriydi “çul”lar. Asırlar öncesinde her köyde, her evde çul dokumayı bilen birileri vardı: Babaanneler, anneler, anneanneler. Onlar da atalarından öğrendikleri bu zanaatı gelinlerine, çocuklarına aktarıyorlardı. Ta ki dokuma makinelerinin yaygınlaşmasına dek!

Yetmişli yıllara doğru çul dokuma zanaatı hızlı bir biçimde memleketi terk etmeye başladı. Kıyıda köşede tek tük çul dokuyanlar da doksanlı, iki binli yıllarda ebedi âleme göç ettiler. O dönemler iç ve dış göçlerin yoğun olduğu dönemlerdi. Kırsal kesimler boşalıyordu. Geleneksel geniş aile yapısı yerini çekirdek aileye bırakıyordu. Yaşlılar köyü bekliyor; gençler ise iş bulma, çalışma uğruna gurbete akın ediyorlardı. Kırsaldaki eski gelenekleri sürdürecek olan gençlik, topraklarını terk edince geride kalan yaşlılarla sınırlandı eski geleneklerin işlerliği; tabi ki onların ömrünün yettiğince…
Şimdi çul dokumayı bilen kaç kişi var? Çok nadir!
Çulun nasıl ve niçin dokunduğunu, nerelerde kullanıldığını bilen? Çok az!

Çul, keçi kılından yapılıyordu. Yer yer koyun yününden yapılmış olanına da nadiren rastlanmaktadır. Bitki özlü/doğal boyalar (=kökboyaları) ile renklendirildiğinden, asırlarca rengi solmaz, bozulmaz. Keçi kılı, oldukça dayanıklıdır: Bir çul, durduğu yerde beş nesil eskitir de yine yıpranmaz…

Eskiden evlere kilim/halı niyetine serilen, bazen yoksulların yorgan olarak kullanmış olduğu, kadınların püsküllü çanta yaptırdığı çulun işlevi oldukça fazladır. Orta Asya menşeli Türk geleneği olan çul üzerine söylenmiş pek çok türkü, atasözü ve deyim bulunmaktadır:
“Çullanmak”: Yorgan yerine kullanılan çulu başına çekerek yatmak. Buna istinaden eskiler, yorganı ya da battaniyeyi başına çekerek yatan kimseye “çullanma, terleyeceksin!” diye çıkışırlar.
“Çulsuzun teki!”: Yoksul olan, evlilik için yeterli birikimi olmayan delikanlılar için söylenmiştir. Ancak, yöremizde “çulsuzluk” yoksulluğun en ileri aşaması olarak söylenir.
“Çulu düzeltmek”: Kılık kıyafetini yenilemek.
“Çul çaput”: Kıyafetleri, kumaş malzemeleri kast eden ikileme.
“Çulun içinde aslan yatar”: Kişinin değeri, kıyafetiyle değil, kişiliğiyle ölçülür manasında kullanılmaktadır.
“Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu!”. Gerçeklerin değişmeyeceğini savunan bu atasözünden anlaşılacağı üzere çul, aynı zamanda at, eşek, inek, yeni doğmuş buzağı gibi hayvanların üstüne sarılmak üzere de dokunur, onları soğuktan korurdu. Şimdi ne eşek kaldı, ne de üzerine örtecek çul!

“Dam üstüne çul serer, loylu da yar, leyli de yar, loy loy lom / Bilmem bu kimi sever, halelim nenni de kınalım nenni de, belalım nenni…” Türkülerimizin içine işlemiş, Anadolu insanının bağrına yerleşmiş duyguların tarifinde kullanılabilecek derecede önem arz eden bir kültürel mirastan söz ediyoruz, “çul” derken!

Sisdağı’nda, Eynesil-Görele havzasında, belki de Güce-Espiye-Yağlıdere yükseklerinde hâlâ çul dokumayı bilen birkaç kişi bulunabilir. Artık dokumuyor olsalar da bunu öğrenmek isteyen birilerine öğretmekten kaçınmazlar diye düşünüyoruz. Kaygımız, bu zanaatın hiç olmazsa kültürel miras, atalar mirası olarak hak ettiği biçimde önemsenmesidir. Çulu önemsemek; olaya yalnızca folklor bilimci olarak bakmak, konuya dair yayın yapmakla sınırlı değildir: Kültüre, turizme, tarih bilincine ve ekonomiye pratikte hizmet eder hale getirilmelidir bu şahane dokumalar… Çünkü bu dokumaların her ilmeğinde, her karesinde Türk dünyası var: Yayla, cenik (köy), koyun, keçi, inek, at, eşek, şenlik, göç, peynir, süt, yağ, otlak ve su var; gelenekler ve paylaşım var!…

Kısacası, çul dokuma zanaatı diriltilmelidir; kurslarla veya buna yönelik projelerle atalar mirasımız olan bu dokumalar, böylelikle kültürümüzdeki yerini canlı bir biçimde koruyabilir.
Uzun yıllardır yöre tarihi ve kültürünü araştıran, bu yönde okumalar ve saha etütleri yapan Sn. Akif Keskin’den “çul” üzerine bilmediğimiz pek çok şeyi öğrendik. Çul-çöpür numuneleri ve bilgi aktarımları için kendilerine teşekkür ederiz.

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık