DOLAR: 34.8 TL
EURO: 36.8 TL

1935’TE OKUMA-YAZMA SEFERBERLİĞİ

5 yıl önce
791 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren üzerinde durulan temel sorunlar arasında eğitim konusu ilk sıralarda yer alıyordu. 1928 yılında Harf İnkılâbı’nın gerçekleşmesinin ardından Millet Mekteplerinin işlevselliğiyle önemli bir ivme kazanan eğitim politikalarında, öncelikle okuryazarlığın oranca arttırılması yoluna gidildi. Yeni harflerin öğrenilmesinin hızlı ve kolay oluşu, halk dershanelerinin açılması, okulların yaygınlaştırılması ve bilhassa köylü kesimin okur-yazar olmasına özen gösterilmesi doğrultusunda milli kalkınma hedeflendi. Cumhuriyet kadrosunun, köylülerin okuryazarlığı ve Anadolu kırsalındaki çocukların, gençlerin eğitim yoluyla ülkeye yararlı yurttaş olmaları yönünde oldukça önemli girişimleri bulunmaktadır. Bu dönemlerde köylünün okuma-yazma bilmesi, çocuklarını okutması ve meslek sahibi olmalarının ülkeye sağlayacağı artı değerler üzerinde önemle durulmuştur. Köy halkı da okuryazarlığın, tahsilin ve eğitim yoluyla meslek edinmenin gerekliliğini, önemini kavramış durumdadır. Bunun en iyi örneği, köylülerin bin bir çileyle, imece usulüyle kendi okullarını kendileri yaparak yetkililerden çocuklarını okutacak öğretmen taleplerinde bulunmalarıdır. 1930’lu yılların gazetelerinde bu tür haberlere sık sık rastlanmaktadır. Konuyu uzatmadan, 1935’te Giresun’da okuryazarlığın arttırılmasına yönelik devlet politikaları ve ilgili resmi uygulamalara yönelik bir haberi örnek teşkil etmesi bakımından aşağıda paylaşıyoruz:
“Duyurma
Vilayet makamından:
Giresun merkez, İsmet Paşa ve Necati Bey okullarında birer; Bulancak ilçesi merkez okulunda biri kadınlara mahsus olmak üzere (3), Piraziz nahiyesi okulunda (1), Şehli okulunda (1), Akköy okulunda (1), Yaslıbahçe okulunda (1), Sasu okulunda (1), Eynece okulunda (1), Şıhmusa okulunda (1),
Görele ilçesi merkez okullarında biri kadınlara mahsus olmak üzere (3), Eynesil nahiyesi okulunda (1), Kırıklı köyü okulunda (1), Güler köyü okulunda (1), Derekuşçulu okulunda (1), Karabörk okulunda (1), Karaburun köyü okulunda (1),
Alucra ilçesi merkez okulunda biri kadınlara mahsus olmak üzere (2), Zıhar köyünde (1), Gicora köyünde (1), Teştik nahiyesinde (1), Karabörk köyü okulunda (1),
Tirebolu ilçesi merkez okullarında biri kadınlara mahsus olmak üzere (3), Espiye nahiyesi okulunda (2), Bada köyü okulunda (1), Doğancı köyü okulunda (1), Camiyanı köyü okulunda (1),
Karahisar ilçesi merkez okullarında biri kadınlara mahsus olmak üzere (3), Tamzara okulunda (1), Bahçeler okulunda (1), Turpçu köyü okulunda (1), Çakır köyü okulunda (1), Keşap nahiyesi okulunda biri kadınlara mahsus olmak üzere (2), Dereli nahiyesinde (1), olmak üzere (46) millet okulu dersanesi açılmıştır.
Hiç okuma yazma bilmeyen vatandaşlardan 16-45 yaş arasında olanların bu yerlerdeki dersanelere müracaatla kayıtlarını yaptırmaları ve devam etmeleri.” (Akgün gazetesi, 28 İkinciteşrin 1935).
Cumhuriyetin ilk yıllarında verilere göre okuryazarlık oranı oldukça düşüktü. Okuma bilenle okuma-yazma bilenlerin oranları farklı olduğundan bunları ayrıca değerlendirmek gerekir. Konuya dair şu veriler dönemin okuryazarlığını anlama açısından önemlidir:
“1927 yılında Türkiye’nin nüfusu 13.648.000’dir. Bu nüfus içinde okuma bilenlerin sayısı (okuma-yazma değil, çünkü okuma-yazma bilenler çok azdır) 1.120.000 kişi, okuma bilmeyenlerin sayısı ise 12.528.000 kişidir. Oran olarak okuma bilenlerin oranı % 8,9, bilmeyenlerinki % 91,1’dir. (…) Kasım 1928’de Latin harflerine geçilmesinden sonra, yeni harflerle okuma-yazma öğretmek amacıyla önceden beri çalışmalarını sürdüren Halk Mektepleri, Halk Dersaneleri ve Gece Kursları Millet Mektepleri’ne dönüştürülerek bir okuma-yazma kampanyası başlatılmış, 16-45 yaşları arasında olanların okuma-yazma kurslarına katılmaları zorunlu kılınmıştır. Tüm ülke bir okula dönüştürülerek, okuyup yazabilen nüfusun oranı 1928’de yaklaşık % 8’den, 1935’te % 20’nin ve savaşın sonunda 30’un üzerine çıkarılmıştır…” (Ahmet Yıldız, “Türkiye’de Yetişkin Okuryazarlığı: Yetişkin Okuma-Yazma Eğitimine Eleştirel Bir Yaklaşım, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2006, s. 49, 52).

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık